Şimdi itiraf edelim birbirimize. Aramızda Bond filmlerini, Bourne serisini izleyip de “vay arkadaş şu ajanlık da çok acayip ha” demeyen yoktur. Tabi günün sonunda filmi kapattığımız zaman kendi rutin hayatımıza dönüp o filmlerde gördüğümüz şeyleri yaşamadığımız için bizim için sadece eğlenceli bir etkinlik olarak kalıyorlar. Halbuki bazı özellikleri kendi hayatımıza ekleyip, çalışıp biz de o lezzeti kendi hayatımızda yaşayabiliriz. Ya da ben ruh hastasıyım, siz normal insanlar olarak yazıyı burada kapatın.
(Yasal Olmayan Uyarı: Bak şimdi burada vereceğim bilgiler eğlence amaçlıdır. Eğitimli bir ajan değilim. Sonra kalkıp da vay efendim ben bir blogda şöyle şeyler okudum, onları da kaptım, ne biçim de ajanlık yeteneklerim var falan diye gezinme ortalarda. Ayrıca yani bir blogda yazı okumakla çözülür mü böyle şeyler? İnsanlar senelerini veriyor eğitimlere, sahalara, çalışmalara da ondan sonra oluyor bir şeyler. Aklı başında tatlı tatlı vakit geçirmek adına üç beş egzersiz gibi düşün bunu. Televizyon izleyeceğine buna çalış. Deli cesareti gelmesin üstüne ama sonunda.)

Durumsal Farkındalık Nedir?
Önce şu tanımı bir aradan çıkartalım. Durumsal farkındalık denilen şey, çevrende olan bitene dikkat etmekten ibaret. Biraz daha açmamız gerekirse, normal hayatına devam ederken bir yandan da çevreni tarayıp, tehlikeleri önceden sezmeye çalışmak, fırsatları ve tuzakları önceden görmek anlamına gelir.
Yani öyle dalgın dalgın yürümek değil mevzu. Radarlar açık, sağda solda neler oluyor, durum nedir, bir sorun oluşursa ne yaparım, nereye giderim gibi şeyleri bilerek, sürekli tarayıp, değerlendirerek yaşamaktan bahsediyoruz. Örnekse bir mekana girdiğin zaman başka çıkış var mı? En yakın çıkışa gitmen gerektiğinde hangi yoldan gideceksin? Ortamda “olmaması gereken” birisi var mı? Her şey “normal” mi? gibi soruların cevaplarını hızla verebilmeni sağlayacak bu durum.
Farkındalığın Renk Kodları
Jeff Cooper diye bir abimiz varmış. Bu abi mühim bir abi, zira savaş alanıyla ilgili modern teknikler geliştiriyor falan. Detaylarına girersin istersen. Sonrasında bir de diyor ki “harp zihniyetini ben renk kodları ile sınıflandırayım da insanlar rahat etsin”. Sonra insanlar bunu alıyor evirip çeviriyor ve bu kodları farkındalığın kademeleri olarak kullanmaya başlıyor.
- Kod Beyaz: Tam dikkatsizlik hali. Bu noktada çevrende olan biten hiçbir şeyden haberin yok. Dikkatin başka yerlerde. Kafanın içindeki düşüncelere öyle gömülmüşsün ki önündeki kırk yıllık arkadaşını bile görmüyorsun. Herhangi bir tehlike saatlerdir çevrende olsa bile son dakikaya kadar haberin olmayacak haldesin. Aslında içinde uyuyorsun ama uyanıkmışsın gibi davranıyorsun.
- Kod Sarı: Tetikte ama sakin. Bu noktada çevreni sakince tarıyorsun. Her an savunma durumuna geçmen gerekebileceğinin farkındasın. Olası tehditleri önceden algılamak adına çevrende olan biteni tatlı tatlı gözlüyorsun. Ortada dikkatini çekecek spesifik bir durum olmadığı için genel bir gözleme halindesin.
- Kod Turuncu: Spesifik bir tehdit belirdi ve hedefe kilitlendin. Güçlü bir şüphe uyandırıyor karşındaki durum. Gece karanlık bir sokaktan geçerken ileride duran birkaç karaltı gördün. Senin için tehdit de olabilirler, seninle hiç alakası olmayan insanlar da olabilir. Bu noktada dikkatini yoğunlaştırıp tehditten uzaklaşmanın yollarını düşünürken aynı zamanda karşıdan bir saldırı gelmesi halinde yapman gerekenleri de planlamaya başlarsın. Eğer tehdit gerçek değilse tekrar Kod Sarı’ya dönüp devam edersin. Eğer gerçekse, Kod Kırmızı’ya geçersin.
- Kod Kırmızı: Kaç ya da Savaş. Daha önceden tahlil ettiğin tehdidin gerçek olduğundan şüphen kalmadıktan sonra geçeceğin faz. Yolunu kesip önüne çıkmış olabilirler, bıçak çekmiş olabilir karşındaki ya da bambaşka bir tepkiyle karşılaşmış olabilirsin ancak bu noktada yapacağın şey ya kaçmak ya da aksi mümkün değilse savaşmak olacak. Kod Turuncu’dayken zaten neyi nasıl yapacağını, x yaparsa ne yapacağını, y olursa ne edeceğini planladığın için bu noktada otopilota geçeceksin. Adrenalin pompalamaya başlayan vücudun, beyninin düşünme sistemini kapatacağı için zaten otomatik olarak gelen bu fazda karar vermektense önceden verilmiş kararı uygulamak daha akılcı olacaktır.
Referans Hattı Oluşturmak ve Takip Etmek
Bu kodlar iyi güzel tabi ama neyi neye göre takip edeceğini bilmekte her zaman fayda var. Bunun için de kendine bir referans hattı oluşturuyorsun. Sanki bir sahilde kumun üstüne bir çizgi çekiyormuşsun gibi düşün. Bu çizginin içine giren her şey seni Kod Turuncu’ya taşıyacak şeyler. Daha net olmak gerekirse içinde bulunduğun ortamın “normal” hattı neyse onu tahlil edip onun dışında olan olaylara dikkat etmen gerekecek.
Her ortamda kendini güncellemeli referans hattın. Örnekse metrobüsün en yoğun olduğu saatteki referans hattıyla kimsenin binmeyeceği bir saatteki referans hattı bir olmaz. Ya da Kadıköy Bahariye’nin referans hattıyla Beylikdüzü’nün referans hattı bir olmaz.
Aradığın şey ortama uymayan durumlar. Yazın ortasında karşındaki adam uzun kollu bir kıyafetle geziyorsa kıllanmak için her türlü sebebin var demektir. Ya da boş bir otobüste inatla gelip birisi senin dibinde duruyorsa biraz daha temkinli olmakta fayda var. Akşam arabana binmeye otoparka girdiğinde senin yolunun üstünde hiçbir şey yapmadan bekleyen ve köşeye yaslanmış birisi varsa Kod Turuncu seni çağırıyor demektir.
Bu referans hattını tahlil edip önceden planlamanı yaptığın takdirde bir sorunla karşılaştığında zaten hamlelerin hazır demektir. Kafan rahat eder. Ama her şeyden önce bu referans hattı sayesinde hiçbir tehlikeye bulaşmadan güvenli bir şekilde kendini ve sevdiklerini sakin bir noktaya taşıyabilirsin. Mevzu savaşmak değil, savaşmak durumunda kalmadan ortamdan uzaklaşabilmek.
Son Uyarı
Durumsal farkındalığı geliştirmek bir süreç. Bugün okudum yarın oturttum diye bir durum yok. Kalkıp bunu okuduktan sonra da saçma salak insanların üstüne yürümeye kalkma. “Ama işte referans hattının içine girdi ben de gittim ağzını burnunu kırdım” dersen olmaz. Dediğim gibi mevzu kendini ve sevdiklerini ortamdan güvenli bir şekilde çıkartmak. Ayrıca benim yazdıklarımı da kural kitabı falan olarak görme. Ben de sonuçta bir eğitimli uzman değilim. Eğer bu konularla ilgiliysen kendi araştırmalarını yap, eğitimler almaya bak, kendini geliştirmeye çalış. Ama sakın kalkıp da bir sitede okuduğun şeyleri “tamam ya internette yazıyorsa doğrudur” kafasıyla okuyup kendini tehlikeye sokma. Ben durumun farkındayım bana bir şey olmaz deme.
Bu kadar uzatmamın sebebi ben bu tarz yazıları yazmaya devam edeceğim. Kendi araştırmalarımı kendi deneyimlerimi, deneylerimi paylaşmaya devam edeceğim. Senin de ilgini çekerse eğer başka dünyaları da göstermek adına. Karşılıklı eğlenelim burada okuduklarımızla, yazdıklarımızla.
Senin eklemek istediğin bir şey varsa, önce bir Kod Sarı’ya geç ondan sonra konuşuruz. Yok ben bembeyaz olacağım diyorsan o zaman yolda yürürken bana Facebook, Twitter ve Instagram üzerinden ulaşabilirsin.
[mailerlite_form form_id=8]