Genç ajanlar, ikinci derse hoş geldiniz. İlk dersimizde, durumsal farkındalık üzerine yoğunlaşmış, sağımızı solumu kollamayı öğrenmiştik. Sıra geldi kalabalığa karışma, araya kaynama sanatının inceliklerini öğrenmeye. Filmlerdeki gibi gecenin köründe gözünde güneş gözlüğüyle gezip kendini gizlendim sanan zevzeklerden olmayacaksın ajan. Kaybolacaksın. Adeta Assassin’s Creed’den Altair gibi (sen gider yeni elemanlara koparsın ama cenazene Altair gelir bir Fatiha okur. Terbiyesizlik yapmayın şu adama) kaybolacaksın.
(Yasal Olmayan Uyarı: Bak şimdi burada vereceğim bilgiler eğlence amaçlıdır. Eğitimli bir ajan değilim. Sonra kalkıp da vay efendim ben bir blogda şöyle şeyler okudum, onları da kaptım, ne biçim de ajanlık yeteneklerim var falan diye gezinme ortalarda. Ayrıca yani bir blogda yazı okumakla çözülür mü böyle şeyler? İnsanlar senelerini veriyor eğitimlere, sahalara, çalışmalara da ondan sonra oluyor bir şeyler. Aklı başında tatlı tatlı vakit geçirmek adına üç beş egzersiz gibi düşün bunu. Televizyon izleyeceğine buna çalış. Deli cesareti gelmesin üstüne ama sonunda.)
Kalabalığa Karışmak Nerede İşine Yarayacak?
Adım adım gidelim. Bu sitede sürekli seni diğer insanlardan farklı kılacak bilgiler üzerinden konuşuyoruz. Şimdi durduk yere nereden çıktı kalabalığa karışma hikayesi diyeceksin. Mevzu basit. Bir kriz anında kaybolmak isteyebilirsin. Peşinde sana zarar vermek isteyen kötü niyetli kişiler olabilir. Çaktırmadan ortamdan uzaklaşmak durumunda olabileceğin sosyal pozisyonlar baş gösterebilir. Allah göstermesin, toplumsal bir karışıklıkta zarar görmeden güvenli bölgeye gitmen gerekebilir. Bunları yaparken eğer dikkatleri üstüne çekersen işin olduğundan da zor hale gelir.
Kötü yerine iyiye düşünürsen de işine yarayacaktır. İçine girdiğin sosyal çevrenin özelliklerini taklit edersen onlar tarafından kabul edilme sürecin de hızlanır. Şimdi düşün. Beyaz yakalı plaza insanlarının arasına girmeye çalışırken üstün başın kir pas içinde gezersen bu iş ne kadar kolay olur? Ya da karşındaki herkes gülümsüyorken sen somurtarak durursan ne kadar o ortamın bir parçası haline gelebilirsin? Bunların hepsi kalabalığa karışma sanatının bir parçası, uygulama alanları.

Tavır Her Şeyden Önce Gelir
Malum, sözsüz iletişimde çok fazla bilgi aktarıyor ve alıyoruz. Tanımadığımız insanlara karşı da en büyük yargılarımızı bu noktada veriyoruz. Giyiminden, bakımından, elini kolunu kullanmasından, attığı adımdan, postüründen birçok kanıya varıyoruz. Bunların hepsini üstelik daha karşı taraf ağzını açmadan yapıyoruz. Bu da demek oluyor ki karşımızdaki insanlar da bizim için aynı mekanizmaları işletiyor ve onlar da bizimle ilgili yargılara hızla varıyorlar.
Joe Navarro’nun Beden Dili kitabı (şu anda bestseller’larda geziyor ama gerçekten çok başarılı) bir bölümünde göze batmak istemeyen insanların aslında beden dilleri ile nasıl da kendilerini açık ettiğini ve bu sayede normalden fazla göze battıklarını anlatıyordu. Normal insanlar başları dik gezerken, “dikkat çekmek istemeyenlerin” boyunlarını içe çektiğini kafalarını omuzlarının arasına saklamaya çalıştıklarını ve böylece de kabak gibi ortaya çıktıklarını anlatıyordu. Dolayısıyla buraya dikkat.
Olmaman gereken bir yerdeysen, orada olman gerekiyormuş gibi hareket et. Bir amaçla ilerliyormuş gibi yürüdüğünde kimse seni rahatsız etmeyecektir. En azından yolda kimse gelip “beş dakikanız varsa size x hakkında bilgi vermek isterim” demeyecektir. (Ama STK’lara destek olun. Ayrıca nazik olun o sokakta çalışan çocuklara karşı. Soğukta it gibi çalışıyor hepsi. Terslemeyin onları) Yok beklemen gerekiyorsa bir yerde o zaman yine ortamın bir parçası ol. Eğer herkes AVM’nin kapısının önünde sırtı binaya dönük, telefonlarına bakarak bekliyorsa sen de onların arasına geçip aynı şekilde bekle. Yok Parka gittiysen, nerede bulduysan parkı, ve oradaki herkes banka oturuyorsa sen de otur, volta atma.
Giyimin Çok Önemli
Öf geldi mi yine giyim mevzusu. Fakat bu sefer olayımız biraz farklı. Filmlerde sürekli gördüğün o gözlem yapan ajanlar yüz kilometre öteden tespit edilecek şekilde giyiniyorlar ne yazık ki. Sen yine ortama karışmak istediğinde giyimini de ona göre ayarlayacaksın. Dediğim gibi plaza hayatına karışmak istiyorsan, takım elbiseler senin dostun olacaktır mesela. Ama asıl meselemiz dikkat çekmemek olduğu için bazı hassas durumlarda farklı adımlar atman gerekecek. Bunun için de çok güzel bir çalışma var. Gri İnsan Teorisi (Gray Man Theory). Bu teoriye göre;
- Göze batmayan, cansız renklerde giyin.
- Askeri kamuflaj, taktik kıyafet falan gibi parçalardan uzak dur. Daha çok dikkat çekersin.
- Çevrendeki kalabalıkla birlikte hareket et. Aynı hızda, aynı akışta.
- Ortalama görün.
- Sahip olduğun ekipmanları, bilgi ve tecrübeyi olabildiğince gizle.
Mümkün mertebe dikkat çekmeyeceğin şekilde giyinmek buradaki durum. Minibüs şoförlerinin gittiği bir kahveye giren 10000 Liralık takım elbise giyen birisi göze batar. Kriz anında ortada taktik kıyafetler, sırtında askeri çantayla gezen birisi insanlar için potansiyel kurtuluş olarak görülebilir ve bu sebeple o kişiden yardım almak için onun yanına gitmek isteyebilirler. Bu da o kişinin kendini ve öncelikli sevdiklerini güvenliğe almasını olumsuz etkileyebilir. Kamuflaj ormanda haki olabilir ama şehirde, şort tişört haline dönüşebilir. Ortamını iyi tahlil et.
Kalabalıkla Bir Ol
Kalabalığın arasına karıştın, bir ortama girdin, olduğun yerde göze batmamak istiyorsun. Bu noktada çevrendekilerin tepkileriyle birlikte hareket etmeye başla. Kısa dönemli ya da uzun dönemli olabilir bu ayna hareketi. Vakti zamanında bir yazı okumuştum. Uçaklardan rehine kurtarma operasyonları yapan özel birlikler uçağa girdikten sonra “yere yat” diye bağırıyorlarmış. Bütün masumlar yere yatarken, suçlular ayakta kalıp sesin geldiği yere doğru bakıyormuş. Opearsyonu yapan ekipler de boydan boya tarıyorlarmış uçağı. Böylece etkisiz hale getiriliyormuş. Şimdi ne kadarı doğru ne kadarı yanlış bilemiyorum bu bilginin. Tamamen sallıyor da olabilirim ama bunu uyarlarsan biraz işin kolaylaşır.
Eğer kaynamaya çalıştığın kalabalık diyelim ki bir futbol takımı hakkında atıp tutuyorsa, sen de onlarla birlikte sallamaya başla. Eğer yolda yürüyen bir kalabalığın içindeysen, karşında da bir patlama olduysa ve insanlar sağa sola kaçışıyorsa sen de kaç önce. Sonra sakin bir noktaya varınca güvenliğe geçiş planlarını yaparsın. Kamil gibi durup, “he bir şey olmaz ya bana ben hallederim” dersen millet de senin peşine düşer kim bu herif diye.
Kurban Gibi Gözükme
Bu da önemli parçalardan bir tanesi. Eğer kurban gibi görünürsen kötü niyetli kimseler senin kolay hedef olduğunu düşünüp hamle yapabilir. Kurban gibi gözükerek de dikkat çekeceksindir zira. Kulağında kulaklık son ses müzik dinleyerek hava karardıktan sonra sakin bir yolda yürümek pek akıllıca değil. Kapüşonunu kafana geçirip sağını solunu görmeden gezmek de keza. Bunları yaparken dikkat çekmemek için yapıyorsun ama aynı zamanda kötü niyetli insanlar tarafından dikkat çekiyorsun.
Omuzların çökük “abi bana kimse bulaşmasın” yürüyüşü, “abi biz buna bulaşırsak cevap bile veremez” düşüncesine evriliyor. Kendinden emin, çevreni kontrol ederek yürüdüğün yollarda daha rahat edersin.
Evet ajan, bu ders bu kadar. Diğer derslere de katılımını bekliyorum. Senin eklemek istediğin bir şey varsa öze ajan hattından beni arayabilirsin. Ya da yorum bırakabilir, Facebook, Twitter ve Instagram üzerinden ulaşabilirsin.
[mailerlite_form form_id=8]