Her yol var bunlarda. İçki desen var, bahisçilik desen var, kimlikte sahtecilik desen o da var. Tehlikeliler. Sınır falan da tanımıyorlar. Bir de sanki sıradan insanlarmış gibi aramızda geziyorlar. Ölüp gittiler, hala aramızdalar. Aralarından bazıları çete olduklarını bile inkar etti. İfşa ediyoruz, bizi kötü yola hep onlar sevk etti. Hep o İkinci Yenicilerin başının altından çıktı bütün kötülükler.
Cemal Süreya
Al bak mesela. Bahisçi bu adam. Öyle ki soyadından bir harf bile atıyor. İddiaya girip atıyor hem de. İki rivayet var; birisine göre bir telefon numarası birisine göre bir hanım bahis konusu. Kaybeden Cemal Süreya, Elma şiirinde soyadınan bir harf attığını ilan ediyor. Yetmiyor mesela bir de intihar mevzusu var. Açık açık Turgut Özal’ı intihara çağırıyor. Diyor ki, üçümüz (Muzaffer Buyrukçu ile birlikte üç kişi) birlikte intihar edelim. Ülkemiz sizden kurtulsun,
biz de bir işe yaramış olalım. Bak hele, düpedüz isyan. Dedim ya, tehlikeliler. Hele o aşktan, aşık olunan kadından bahsedişine ne demeli? Dedim ya, tehlikeli bunlar, bütün kara parçalarında, Afrika dahil.
“Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırkenki
Padişah gibi cesaretti o, alımlı değme kadında yok
Aklıma kadeh tutuşların geliyor
Çiçek Pasajında akşamüstleri
Asıl yoksulluk ondan sonra başlıyor
Bütün kara parçalarında
Afrika hariç değil”

Turgut Uyar
Peki, Turgut’a ne demeli? Askeriye mezunusun, subaysın sen yahu. Kalkıp bizim aklımızı aşkla kederle dolduruyorsun. Olur olmadık yerde sarhoş olup, öpüşüp, göğe bakalım diyorsun. Olur mu hiç? İnsan aşkı böyle mi yaşar? Umudumuzdan, savaşımızdan, acımızdan, yalnızlığımızdan bahsediyorsun, sen hayırdır ya? İlla istiyorsun ki insanlar hissetsinler. Hele bir aşkın var, Tomris. Ona yazdıkların harcadı bizi asıl. “senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yaraşmaz” dedin dedin kadınları baş tacı etmeyi öğrendik. Ah Turgut, çetenin en azılısı sensin bil istedim.
“Ama baharda ya da dışarda,
Sonsuz göğün altında,
aşkın aşkla çarpımı,
garip bir biçimde,
hep sonsuzdur,
karekökü de yoktur…”

Edip Cansever
Hadi diğerleri insaflı çeteciler ama bu tam militan. Hedefi direkt düşüncelerin. Onlarca defa okutuyor şiirini ta ki anlayana kadar. Her seferinde de farklı bir dizede farklı bir detay bulmanı istiyor. Onun yüzünden mesela Markiz, Markiz olmaktan çıkınca üzülüyor insan. Çünkü istiyorsun ki oraya gidip sen de dört mevsimden süzülmüş bir konyak içesin. Ruhi Bey harcadı bizi asıl, Edip’den ziyade. Nasıl olan Ruhi Bey, nasıldı? Edip yüzünden ama üstümüzden pek acayip kuşlar geçti, bir sonsuzdan başka bir sonsuza. Gerçekliğimizi değiştirdi adam. Neden yaparsın? Neden bizim gerçekliğimizi değiştirmek istersin be adam? Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi, Edip. Hep senin yüzünden.
“Sizinle görüşelim Ruhi Bey
Vaktim yok, vaktim yok
Ruhi Bey, görüşelim
Vaktim yok görüşmeye kimseyle
Ruhi Bey
Kendimle bile, kendimle bile.
(Olmaz ki, kimse kimseyi sevemez
ama hiç kimse)”

Benim başımı yaktı bu adamlar hep. Sizin de başınız yansın istiyorum. Beraber yanalım diye yazdım bunları. Diyeceksin yok mu başkası, Ece Ayhan’dan bahsetmeyecek miyiz? İlhan Berk’ten, Sezai Karakoç’tan bahsetmeyecek miyiz? Bahsederiz tabi onlardan da ama bu bir İkinci Yeni övgüsü değil sadece, benim başımı yakan adamları ifşa edişim. Yoksa diğer isimler olmazsa olur mu hiç?
Sen de senin başını yakanları yoruma at da onları da ifşa edelim. Ya da Facebook veyahut Twitter ile ulaştır. Olmazsa bir , rakı içeriz üstüne. Malum, ertesi gün için bir şey diyemem ama rakı içtiğin gün ölmezsin.
[mailerlite_form form_id=8]