Mevzu Timi! Dinle Burayı! Burada konuşacaklarımızdan hoşlanmayacaksın. Deli saçması gelecek sana anlatacaklarım. Bundan eminim, çünkü daha önce birçok arkadaşımla konuştuğumda benzer durumlarla karşılaştım. Gel gelelim, sonrasında bir takım olaylar yaşandıktan sonra aynı frekansta buluşmamız mümkün oldu arkadaşlarımla. Sana şimdi hazırlıklı olmak nedir onu anlatacağım. Bizimkiler ecnebinin “Prepper” kelimesini “Hazırlıkçı” diye çevirmiş. Sen bunu daha ziyade “Kıyameti Bekleyenler” gibi televizyon şovlarından duymuş olabilirsin. O şovlardaki insanlara saygı duymamak elde değil, ancak akıl sağlıklarını bir defa daha test etmemizde fayda var. Öte yandan, bizim de hazırlanmaktan geri durmamamız gerekiyor.
Hazırlıklı Olmak Nedir?
Adım adım gidelim. Hazırlıklı olmak ya da Hazırlıkçılık nedir, önce bunu çözmemiz gerekiyor. Kendini ve sevdiklerini, tek başına ya da bir grup ile birlikte, olası kötü durumlara, doğal ve insan kaynaklı afetlere, acil durumlara karşı hazırlayan ve bunlardan en az zararla kurtulmayı hedefleyen kişilere hazırlıkçı diyebiliriz. Şimdi izlediğin şovlarla birlikte bu söylediklerimi birleştirip aklına zombi kıyametine karşı hazırlanan insanlar gelebilir. Doğaldır. Ama bahsettiğim konu bu değil tam olarak.
Basit örnek, Ocak 2017’nin ilk haftasında İstanbul’da çılgınlar gibi kar yağdı. Ana yollar kapanmasa da ara yollar kapandı, insanlar işine gitmekte zorluk çekti. Bazı dükkanlar açılmadı, bazı işyerleri izin verdi, okullar kapatıldı. Bizim sokağımızdaki sucu da bu kardan etkilendi ve dükkanını 2 gün açamadı. Şans bu ya, bizim de evde kullandığımız suyumuz bitti. Şimdi, önümüzde iki senaryo var. Birincisi susuzlukla başa çıkmaya çalışmak. (Tamam, ben Şişli’de oturuyorum, dolayısıyla iki adım mesafede kendime açık bir bakkal bulup su alabilirim. Ancak site hayatı yaşayan, Beylikdüzü’nde oturan biri olduğunu düşünürsek susuzluk bir sorun haline gelebilirdi.) İkinci opsiyon da gidip zuladan bir damacana su çıkartıp, karın kalkmasını beklemek. Ben zuladan bir damacana su çıkarttım, kahve yaptım, karın keyfini çıkartmaya baktım.
Dinlediğim podcastlerden birisinde biri şöyle bir laf söylemişti; “Eğer alışverişe çıktığında fazladan bir çift çorap alıyorsan ya da gelecek sene giyeceğin kışlık kıyafetlerini sezon sonunda indirimli alıyorsan, sana bir haberim var, sen de bir hazırlıkçısın.” Bu fikre ısınmak için güzel bir başlangıç noktası.

Neden Hazırlanmalıyız?
Daha dayanıklı ve dirençli olmak için hazırlanmalıyız. Prepper blogları okuduğunda orada sana toplu kıyımlardan, felaketlerden bahsettiklerini görüp, “ya bunların oluru yok” deyip kestirip atacaksın. Atma. Zira sadece bunlar değil mesele. Elektrik kesintisini düşün mesela. Akşam saatinde bir saatlik elektrik kesintisi, romantizme yol açabilir. Kışın ortasında 12 saatlik bir elektrik kesintisi ise büyük sıkıntılar ortaya çıkartır. Yemek, ısınma, hijyen gibi “standart” durumlar bir anda tehlikeye girer. Su kesintisine birkaç saat belki tamam diyebilirsin ama ya bir hafta sürerse?
Milli Piyango’nun meşhur söylemi gibi “Olmaz olmaz demeyin, şansınızı deneyin”. Olmayacak şeylerden bahsetmiyorum size. Yarın sabah kalktığımızda bir nükleer savaşın başlama olasılığı, elektrik ve su kesintileri ile eziyet çekmekten daha düşük. Ama biz ikinci olasılığı hazırlanırken ilk olasılığı da hazırlanmış oluruz bir yandan.
Evinde fazladan iki kutu konservenin, bir fazla damacanın kimseye zararı olmaz. Bir yerden başlamakta fayda var. Ve öte yandan, bize de çok uzak bir kültürden bahsetmiyorum. Ailelerimizin, anneannelerimizin evinde zaten “kiler” mantığı vardı. Zaten kendi ihtiyaçlarını kendileri gideriyorlardı, elleri sıkıntıları çözecek kadar hünerliydi. Onlar, savaş dönemi insanları olarak büyüdüler, eyvallah. Biz de onlardan örnek alacağız sadece biraz, hepsi bu.
Daha önce de bir yazımda bahsettiğim o muhteşem sözü tekrar hatırlatmak isterim; “Bahçe ortasında bir savaşçı olmayı, savaşın ortasında bir bahçıvan olmaya tercih ederim.” Fırsatımız varken, imkanımız varken, henüz ortalık sakinken, kötü günleri biraz olsun düşünüp ona göre adım atmakta fayda var.

Neye Hazırlanacağız?
Game of Thrones’dan Melisandre bacımızın dediği gibi, Night is dark, and full of terrors! Yani diyor ki, “Gece karanlık ve dehşet dolu!”. Hey yavrum benim be. Ecnebi kendini büyük pazarlama konusunda uzman. Güneş patlaması ile başlayıp, iç savaşlara kadar uzanan bir tehditler zinciri sunuyor. Sonra da diyor ki, “kardeş sen niye hazırlanmıyon”. “Ya Allah aşkına, senin aklın kesiyor mu bu söylediğini?” desen sıkıntı çıkacak. Ben sana daha temizinden birkaç sebep sunacağım.
Basitten, kişiselden başlayalım. İşsizlik mesela. Herkesin, her an başına gelebilir. Şirketler batabilir, işler iyiye gitmeyebilir ve bir anda kendini kapıda bulabilirsin. Hazırlanıyorsan eğer, kenara para atmış olabilirsin mesela. Ya da masrafları kısabilmeni sağlayacak kadar tedariklisindir.
Ekonomik kriz. 2001’i hatırlayın. Geceden sabaha ekmek fiyatı 2 katına çıkmıştı. Şimdi bir de evde kendi imkanlarınla ekmek yapabilme yetilerine sahip olduğunu düşün. (Tabi ki o dönemde yaşanan şeyin “ekmek” özelinde olmadığını biliyorum. Elbette burada anlattığım şey sadece bir örnek. Hazırlıklı olduğun takdirde yapabileceklerin. Yıkılmayacağın bir kale kurmak.)
Altyapı problemleri. Elektrik, su, iletişim hatları. Ya giderse bir anda. Olması gerekenden uzun süre üstelik. O zaman ne olacak?
Bak sadece bu kadar normal sorunlara karşı bile hazır olman seni daha büyük sorunlara karşı hazırlar.

Burada anlattıklarım seni biraz olsun bu meseleye ısındırır umarım. Biliyorum can sıkıcı şeyler bu konular ama henüz canımız yanmadan bazı şeyleri yapmak sonrasında bizi çok rahatlatacaktır. Beni biliyorsun, ben öğrendikçe, test ettikçe yazanlardanım. Yaptığım kadarını, anladığım kadarını, aklımın kestiği kadarını yazarım sana. Ama internet derya deniz. Sen araştır, öğren, oku, benim atladığım varsa beni de uyar. Ulaşmak istersen bana sana telsiz çağrı kodumu verirdim ama ben de henüz alamadım telsizimi. O yüzden sen iyisi mi bana yorum at. Ya da Facebook, Instagram falan oralardan ulaş.
[mailerlite_form form_id=8]