Malum yılbaşı yaklaşıyor ince ince. Herkes içinden yeni yıldan beklentilerini sıralamaya başlıyor falan. Ve tabii ki bu sene de her sene olduğu gibi ilk sırayı “bu sene kesin spora yazılıyorum abi. Yaza makine gibi gireceğim” hayali yerleşiyor. Fakat ne hikmetse şimdiye kadar bu niyetle yola çıkıp da sonuca erişeni görmedim. Ben de bu beceremeyenler tayfasının vazgeçilmez bir üyesiydim. Neden sonra deney kafasıyla yaklaşırsam çözebileceğimi ve gerçekten spora gidebileceğimi düşündüm. Netice itibariyle spora başlamakla kalmayıp hunharca gitmeye ve gittikçe daha çok gitmek istemeye başladım. Beni bu yolda rahatlatan ne varsa hepsi senindir şimdi. Hani olur da gitmek istersen eğer sen de, bunlara bir bakarsın.
Lokasyon, Lokasyon, Lokasyon!
Bu konunun üzerinde ne kadar dursam azdır gerçekten. Spor yapmak için ekstradan yol katetmek, efendime söyleyeyim, fazladan bir vasıtaya binmek falan zorundaysan o iş yatar söyleyeyim. Evine yakın, işine yakın, yolunun üstünde bir yerler bulman lazım öncelikle. Yaz ve bahar aylarında çok kafası gelmiyor ama Ocak, Şubat aylarında bir anda ortalık kar fırtınasının altında kaldığında gidebileceğin mesafede olması lazım salonunun. Kar yağarken, “abi şimdi kim kalkıp da o kadar yol tepecek, toplu taşıma da çalışmıyor” deyip sıcak ve tatlı yatağına döneceğine, “dur ya iki dakika yürürüm salona” diyebilmelisin. Zor zamanları düşünüp ona göre lokasyon tercihinde bulun.
Evinin yanında yöresinde yok belki spor salonu. İlla bineceksin bir araca. O zaman da daha garantili noktaları düşün. Atıyorum kalkıp Kadıköy’de otururken, Taksim’de spor salonuna yazılma. Bütün ulaşım patladığında bile erişebileceğin yerde olsun salonun. En büyük bahanelerden birini ortadan kaldırmış olursun.

Hedefin Olsun
Şu klişeyi kullanmama izin verin: “Rotası olmayan gemiye, hiçbir rüzgar yardım edemez”. (linç edilmek için bekler.) Şimdi klişe bir yana, net bir hedefin olmadığı sürece aklında gitmek için bir sebebin de olmaz. Düşünsene evden çıkıyorsun, gideceğin hiçbir yer yok, sadece yürüyorsun. Vardın mı? Geçtin mi? Şimdi şu anda olduğun yerde dursan ne olur? Durman veya yürümen ne ifade ediyor? Falan derken bir bakmışsın her şey anlamını yitirmiş. Bu tuzağa düşmemek için en başından bir hedefinin olmasında fayda var.
Kilo vermek mi istiyorsun, güçlenmek mi istiyorsun, kaslarım parça parça olsun mu, 10 km koşayım sonra üstüne 10 km de yüzeyim mi istiyorsun? Neyse bu hedefin yaz bunu bir yere. O hedefin için çalışmaya başla. Bu sayede her gün salona girdiğinde hedefinin neresindesin onu da takip edebilirsin. Bir sonraki gün gelmek için de deli motivasyonun olur. Gitmek istediğin yeri görürken durmak sana yakışmaz zira.

Planın Olsun
Hah, geldik zurnanın zırt dediği yere. Asıl kopma burada başlıyor. Planın olsun derken 2 farklı plandan bahsediyorum.
- Öncelikle gideceğin günleri belirle. Haftada kaç gün gideceksin? Atıyorum 3. De ki “Pazartesi, Çarşamba, Cuma” günleri spordayım. Bitti. O günlere plan yapma. Bundan sonra da hiç düşünme hangi gün gitsem diye. Modunun ne kadar düşük olduğu, hasta olup olmadığın, canının isteyip istemediği bundan sonra önemli değil. Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günü bahanesiz bir şekilde salona gidebilirsin. İster giderken ayağını sürü, ister ağla, ister işim var de. Hepsi fasarya. O günlerde salona gideceksin.
Hadi diyelim, gerçekten gidemeyeceksin. Son dakika toplantısı çıktı, aniden misafir baskını var senin de orada olman lazım. Başka bir durum çıktı salona gidemiyorsun. Bu sefer de sen zaten en başından planını yapıp günlerini belirlediğin için hiç düşünmeden bir sonraki çalışma gününde salona gideceksin. Mümkün mertebe düşünme ve kendini ikna etme sürecini yok etmiş oluyorsun burada. Pazartesiyi kaçırmış olabilirsin, Çarşamba günü tekrar salonda görüşürüz.
2. Çalışma planın olsun. Salona girişinden, çıkışına kadar ne yapacağını bil. Girip de boş boş bakınıp, aletlere oturup, iki ondan üç ondan yapıp çıkma. Bir yaparsın iki yaparsın sonrasında bayıp gelmekten vazgeçersin salona. Planını çıkartmak için farklı alternatifler var. Salonlarda sana plan verebilirler, PT (personal trainer) hizmeti alıp onunla çalışabilirsin. Ha yok salonun çok mu ilgisiz, ne yapacağına dair bir fikrin yok ve kimsenin sana yardımcı olmak gibi bir niyeti yok mu? O zaman hiç kasma kendini, internette farklı siteleri gezin kendine uygun bir plan bulabileceğine eminim. O da olmadı mı? O zaman yine Freeletics’in GYM uygulaması var. Onu indir onu kullan. Ne yaparsan yap, kesinlikle olması gereken şey girişinden çıkışına her şeyin planlı olması. Yine karar mekanizmasını yok ediyorsun. Böylece gidip çalışmak kolaylaşıyor.
İşten Spora, Spordan Eve
Öyle bir eve gideyim, üstümü değiştireyim de sonra spora giderimcilik yok. Sabah evden çıkmadan önce hazırla eşyalarını, al yanına, git işine/okuluna çıkışında doğru salona. Eve girdiğin anda spora gitme ihtimalin o kadar, ama o kadar azalıyor ki aklın şaşar. Aksini yaptığındaysa işler inanılmaz kolaylaşacak. Gönül ister ki sabah 4.30’da kalkıp sporunu yapıp, kahveni içip, dünya gazetelerini takip ettikten sonra işe git ama çok gerçekçi değil. İşten çıktığında spora gidebilmeyi bile oturtsan gerisi gelir.

Gözün Korkmasın, Gözün Kararsın
Şimdi bunu yüksek sesle itiraf edenini çok duymadım ama ben de, çevremde tanıdığım birkaç kişi de kendi içinde benzer şeyleri düşündüğü için size de söyleyeyim. Birilerinin seninle dalga geçeceğini, yapamadığın için, az ağırlık kaldırdığın için, ağırlık kaldıramadan sadece kilo vermek için çalıştığın için falan seninle dalga geçileceğini düşünmek çok olası. Ben bizzat bu düşünceye sahip bir insandım. Sonrasında baktım ki kazın ayağı öyle değil.
Şu anda gittiğim salonda kimse kimseyi yermek için yer aramıyor. Arayan varsa da içinden sessiz sedasız yapıyor bunu. Serbest ağırlık bölümünde abinin kolları benim kafam kadar geçiyor kenara işine bakıyor. Kimse de dönüp demiyor “kardeş sen o kürdanları kaldırırken yorulmuyor musun? keh keh keh” diye. Fakat bunun böyle olduğuna inanıncaya kadar yine bir zaman geçirdim. En kolay yolu müziğe tutulmak. Tak kulaklığı, kendinden başka kimseyle ilgilenme. Ver arkaya Limp Bizkit’i, Korn’u yansın dünya ondan sonra. Ya koy, Eye Of The Tiger koy ya. 10 saat koşarsın sonra.
Abi neticede o gelen koca kaslı abiler de bir yerden başladılar bu işe. Sen neyine takılıyorsun ki? Okul gibi düşün. Sen ilkokul öğrencisisin adam doktorasını bitirmek üzere. Ama yani bunun senin moralini bozmasına müsaade etmemek lazım. Kapat şalterleri, işine bak, kendine odaklan, onunla yarışma.
Bazen dönüşümlü set yapılıyor mesela. Adam basmış 100-120 kg. Ben geliyorum değiştiriyorum 50 kg’ya. Sanki utanç verici bir şeymiş gibi geliyordu daha önceleri. Sonra dedim ki kardeş, 1) benim 120 basmak gibi bir niyetim yok 2) velev ki var, bir günde zaten olmayacak ama illa olacak.
Ve yani o spor salonuna o 120 basan adamdan çok senin benim ihtiyacımız var. Onu bir netleştirelim. Kilo vermek isteyen, kas yapmak isteyen, kendini değiştirmek isteyen insanların ihtiyacı var oraya. O yüzden, sen çekinme. Göbekliysen göbeklisin, ağırlıkları kaldıramıyorsan kaldıramıyorsun. Ne yani? İçlerinden ya da dışlarından seninle dalga geçmek istiyorlarsa, benimle dalga geçmek istiyorlarsa, buyursunlar çıkışta bir çay ısmarlayayım onlara ama setlerimi yaparken bulaşmasınlar. Çünkü işim var, işin var, onlarla vakit kaybedemeyiz.
Ayrıcaaaa gerçekten süper insanlar spor yapanların. Çoğunlukla sana güler yüz göstereceklerdir. Ya da sen takıldığında bir konuda yardımcı olmaktan çekinmeyeceklerdir. O yüzden bir üst paragraftaki 1 2 kişiye takılacağına aksini yapacak 40 50 kişiyi düşün.

Şimdi artık bahane yaratacağın bir nokta kalmadı spora gitmek için. Yok benim hala bahanem var diyorsan, sen salona gel, gelmişken hem biraz ter atarsın sonrasında uzun uzun konuşuruz. Yok dersen yorum atabilir, Facebook, Instagram ve Twitter‘dan ulaşabilirsin bana.
Son olarak;