Derin bir oh çekiyoruz şimdi hep birlikte. 21 Gün Şikayet Etmeme Deneyi‘ne başlamıştım hatırlarsan bundan bir ay önce. Instagram ve Twitter üzerinden de ara ara paylaşımlarda bulundum konuyla ilgili. En baştan söyleyeyim bu deneyi tüm dünya yapsa gerçekten inanılmaz bir yerde yaşarız hep birlikte. Ancak o kadar zor bir zamanda bu deneyi tamamladım ki sanırım bundan sonra şikayet edebilme çıtam çok yukarılara taşındı.
Neler Oldu Bu Sürede?
Yaklaşık bir ay içerisinde tamamlanmış oldu bu deney. Ben daha uzun süreceğini bekliyordum açıkçası. Gerçi öyle zor bir dönemde başlamışım ki en küçüğünden en büyüğüne şikayet etmemi gerektirecek onlarca olayla karşılaştım. En basitinden dişim kırıldı bu süreç içerisinde. En büyüğü ise ülkede darbe girişimi oldu. Söylenmek, şikayet etmek, isyan etmek için her türlü fırsatım oldu bu sürede.
İlk bir hafta, on gün çok zor geçti. Özellikle Atatürk Havalimanı saldırısı sonrasında adeta bir hulahup gibi gibi döndürdüm bilekliği. Sitemin trafiği iyi gitmedi o süre içerisinde yine döndürdüm bilekliği. Normal zamanlarda olan sorunlarla karşılaşıp yine söylenip yine döndürdüm bilekliği. Fakat bu döndürme işi hiç akıllıca olmamaya başladı bir saatten sonra. Çünkü bu deneyin neticesinde hayat tarzımın değişmesini de hedefliyordum. Eğer sürekli eskisi gibi söylenerek yaşayıp, bilekliği döndürmeye devam etmeye razı gelseydim, bir hafta daha sonrasında bilekliği çıkartıp atar, “tamam, benden bu kadar, bu işin de olacağı yok zaten” deyip çeker giderdim.
Bunların yanında bir de içsel olarak söylendiğim şeyler vardı tabi. Kendimle ilgili sıkıntı çektiğim, arkadaşlık ilişkilerimle ilgili sıkıntı çektiğim konularda bol bol söyleniyordum içimden. Fakat içimden söylenmek her ne kadar kurallarda gri bir bölge oluşturuyorduysa da, gününün çoğunu iş yerinde tek başına geçiren biri olarak hile yapmak olurdu bu gri bölgeyi kullanmam. Dolayısıyla içimden de söylendiğim zaman bilekliği değiştirdiğim zamanlar oldu.
Nasıl Bitirebildim?
Dediğim gibi ilk bir hafta on gün inanılmaz zor geçti benim için. Ama sonrasında düşüncelerimi zorla değiştirmeye başladım. Gerçekten o anda yanımda falan olsaydın herhalde tokatlardın beni. İçimde küçük küçük Zen Budistleri var gibi geziyordum.
Bak sana ruh hastalığında bir örnek vereyim. Bir süredir dişlerimden bir tanesi inanılmaz ağrıyordu. Fakat bendeniz biraz domuz gibi olduğum için ağrısına çok takılmıyordum. Maddi olarak biraz daha ferahladığımız zaman giderim yaptırırım diye diye aylarca ağzımda taşıdım o çürüğü. Sonra bir gün yemeğe gittim. Yerken, yerken, ağzıma bir şey geldi. Bir baktım dişim kırılmış. Baya da baba bir parça böyle damağımın tarafından. Hızla ileriye sarıyorum. Oradan ofise geçtim. Arkadaşlara söyledim, dedim böyle böyle dişim kırıldı falan. “E bileklik hala yer değiştirmemiş. Buna da mı söylenmedin.” dediler. Dedim yok, aksine, şükrettim. Millet tabi bana bir ruh hastası gibi baktı. Eğer dedim, dişim kırılmamış olsaydı, ben bu ağrıyı daha uzun süre çekecektim, büyük ihtimalle de dişimi tamamen kaybedecektim. Öyle olunca daha da büyük bir maliyetin altına girecektim. Halbuki şimdi bir kanal tedavisi ile çözebileceğim. Ki nitekim de öyle oldu.
Bir defa bu badireyi kazasız belasız atlattıktan sonra da gerisi çorap söküğü gibi geldi. Benim dışımda gelişen olaylarda kendime yontabileceğim iyi bir taraf bulup ona tutunmaya, bulamıyorsam da umursamamaya başladım. Kendimle ilgili olanları ise çözmek için vakit harcamaya karar verdim.
Çocukluğum hariç çok kilolu birisi olmadım. Ancak son senelerde, herhalde yaşın da etkisiyle birlikte, ufak da olsa bir göbeğim vardı. Sürekli bundan şikayet ediyordum kendi içimde. Şikayet ettiğimin ertesi gününde de kalkıp nasıl pizza yapılırı öğrenip evde pizza hazırlıyordum. Çok akıllıca! Bunun karşılığında hem spora başladım, hem de yeme alışkanlığımı değiştirdim. Göbeğim gitti. Tamam şu anda baklavaları yan yana dizmiş değilim ya da bir Yunan tanrısı gibi ortalarda gezmiyorum ama bu da bir süreç neticede. En azından artık göbeğimden şikayet etmiyorum.
Senelerdir bir diğer sorunum uykuydu. Her sabah homurdanarak kalkıyordum yataktan. Bu süreçte bunu da yendim. Uykuyla ilgili okumalarımı yaptım, gerekli teknikler neyse onları buldum. Uykumu takip altına aldım. Alkolü büyük ölçüde kestim. Meditasyona başladım. Ve ne oldu? Şu an yastığı gördüğüm gibi uyuyorum. Sabah da dinç bir şekilde kalkıyorum. Bu da bitmiş bir süreç değil elbette. Daha da iyi olacak. Daha da erken kalkabileceğim, daha bir morning person dedikleri insan haline dönüşeceğim zamanlar gelecek.
21 Gün Şikayet Etmeme Deneyinden Çıkarımlarım
Şimdi durumu şöyle düşün. Ortada X bir olay var. Ve diyelim ki bu olayın karşılığında içinde bir hava birikiyor. Sen bu havayı eğer ağzını açıp oradan şikayet etme yöntemiyle tahliye edersen o anda rahatlarsın. Ancak ne yazık ki X olayına karşı herhangi bir hamlede bulunulmadığı için, gelecekte X olayı tekrar karşına çıkacaktır. Buna karşılık olarak eğer içinde biriken havayı tahliye etmez, ağzını kapatırsan, bu sefer içinde büyük bir basınç oluşur. Bu oluşan basıncı da gidermek için bir şeyler yapman gerekir. Bu noktada bunu harekete geçmek için bir enerji kaynağı olarak kullanabilirsin. Hareket ettiğin için de sabit olan X olayı tekrar karşına çıkmayacaktır.
Eğer patronundan şikayetçiysen ve her gün işe gittiğinde söyleniyorsan bu durumla ilgili, sana bir haberim var; patronun senin söylenmelerin ve şikayetlerin neticesinde kendini değiştirmeyecek ya da senin hayatın daha yaşanılabilir bir yer olmayacak. Ama sen söylenerek orada kalmaya devam edeceksin. Söylenmek bizim en büyük uyuşturucumuz. Yaz bunu kenara. Söylenmek demek, işi çözebileceğin vakti bu saçmalığa harcamak demek. İstifa etmek kolay mı? Değil, eyvallah. Başka yerde iş bulmak kolay mı? Belki o da değil, ona da eyvallah. Ama hiçbir şey yapmadan sadece söylenmek, işte bu zevzekliğin daniskası.
Şikayet etmek bizde bir körlük yaratıyor. Öyle ki çevrendeki cevapları, çözümleri göremez hale geliyorsun. Hem değişim için, çözüm için çabalamıyorsun, hem de işlerin bir anda istediğin gibi gitmesini bekliyorsun. Hayatta başarılar canım benim zira o iş öyle olmuyor. Evet hepimizin hayatında büyük zorluklar oluyor, kabul. Ama bunları çözmemek, sürüncemeye bırakmak sence de büyük bir haksızlık değil mi? Kendi hayatını sürekli bir şeyleri eleştirerek, bir şeylerden şikayet ederek, hiçbir şeyden memnun olmayarak geçirmek istediğine emin misin? “Sürekli mutluluğu arama peşinde ol”, “hayatta mutlu olmak en önemli şeydir” falan gibi klişelere girmeyeceğim. Mutluluk olmak zorunda değil her zaman ama sürekli mutsuzluk halinin de doğru olmadığını aklında tut.
İster adına sistem de, ister “bu işler böyle yürüyor kanka” de, ister dünyayı yönetenler böyle istiyorlar de ne dersen de şu anda hepimiz kendimizi her anlamda kıstırılmış hissediyoruz. Elimizde sanki hiçbir sorunun çözümü yokmuş gibi geziyoruz ortalarda. Hayatımızı değiştirmek için efor sarf etmekten çekinip, hayatın güzelleşmesini istiyoruz. Bir anda otobüslerin boşalmasını, bir anda trafiğin rahatlamasını, bir anda bankada milyonlarca liramızın olmasını, bir anda göbeğimizin gitmesini, bir anda çevremizdeki insanların aklı başında davranmalarını istiyoruz. Ama hiçbirimiz daha erken kalkıp yola çıkmıyor, daha çok çalışıp milyon dolarlar kazanmak için çaba sarf etmiyor, gırtlağını tutmuyor, insanlarla kavga etmeden onlarla iletişim kurmaya çalışmıyor. Bunları yapsa da hemen pes ediyor. Bir şeyler ters gittiği zaman hatayı bulup, sistemi optimize etmiyor. Sorunu incelemiyoruz bile. Sorun var diyoruz sadece hayatımızda. Sorun var. Bu. Bu kadar. Ve söyleniyoruz.
Zaten aklımda olan şeylerdi birçoğu ancak gerçekten şikayet orucuna girince anlıyorsun bu bahsettiklerimin nasıl işlediğini. İlk başladığımda insanlar “Nasıl ya şikayet etmeden durulur mu hiç xD” diye dalga geçiyordu. Bunu seviyorlar. İnsanlar şikayet etmeyi, söylenmeyi seviyor. Vaktini öyle geçirmeyi seviyorlar. Ben sevmiyorum. Kusura bakmasın kimse. Yapılması gereken çok şey var bu hayatta. Benim daha kendim için yapmam gereken çok şey var. Senin de var. Oturup söylenme! Kalk, harekete geç, sorgula, çözümle, kapat, arkanda bırak.
Eğer başlamak istersen sen de detayları var ilk paragraftaki linkte. Bana ulaşmak istersen bu süre içinde önce bir hafta boyunca bilekliği değiştirmemeyi başar. Sonrasında yorumla ya da Facebook, Twitter ve Instagram üzerinden ulaşabilirsin.
[mailerlite_form form_id=8]